İstanbul Barosu ile Yargıtay 3. Ceza Dairesi Başkan ve Üyeleri Hakkında Suç Duyurusu
Haberler- GAYE ŞEYMA CAN/ Kamera- ADEM KARABAYIR
İstanbul BarosuGrubun lideri Filiz Saraç, Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı önünde yaptığı açıklamada şunları söyledi: ” Yargıtay 3. Ceza Dairesi Başkan ve üyelerinin yargıya olan güveni zedeleyen ve suç teşkil eden eylemleri nedeniyle İstanbul Barosu, gerekli cezai işlem için Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’na suç duyurusunda bulundu. soruşturma. İstanbul Barosu ve buradaki meslektaşlarımız adına siyasi iktidarı elinde bulunduranlara sesleniyoruz. “Yargıya müdahale etmeyi bırakın” dedi.
İstanbul Barosu, Yargıtay 3. Ceza Dairesi Başkan ve üyelerinin, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne duyulan güveni zedeleyen eylemleri nedeniyle gerekli cezai soruşturmanın yapılması için Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’na suç duyurusunda bulundu. yargı suç teşkil ediyordu. Avukatlar suç duyurusu için bugün İstanbul Adalet Sarayı önünde toplandı. Açıklamada bulunan İstanbul Barosu Başkanı Filiz Saraç şunları söyledi:
“YARGI BAĞIMSIZLIĞININ EKSİKLİĞİ BİR KEZ DAHA ORTAYA ÇIKTI:
BARO BİRLİĞİMİZ TARAFINDAN HÂKİM VE SAVCILAR KURULUNA SUÇ DUYURUSU YAPILDI: Buna rağmen bugün önünde açıklama yaptığımız İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, mahkeme başkanının imzasını taşıyan belgeyi, herhangi bir karar vermeden Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderdi. Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararını değerlendirerek, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı hakkında verdiği hükümsüz kararına ilişkin yazı yayınladı. Kasım 2023’te Baromuz tarafından Hakimler ve Savcılar Kurulu’na suç duyurusunda bulunuldu. Hukuk adına yapılması gereken, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin dosyayı İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne göndermesi, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun da Cumhurbaşkanı hakkında derhal soruşturma başlatmasıydı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde. Ancak süreç kanun çerçevesinde ilerlemedi ve 8 Kasım 2023 tarihinde Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Türk hukuk sisteminde ve Ceza Muhakemesi Kanununda olmayan bir şekilde cezai yaptırım kararı verdi. şu ifadelere yer verildi: “…Anayasa Mahkemesi’nin söz konusu kararına uyulmadığı gerekçesiyle -hükümlü Şerafettin Can Atalay’ın milletvekilliğinden çıkarılmasına ilişkin işlemlerin başlatılmasına karar verilmiştir.” Kararın bir örneğinin TBMM Başkanlığı’na gönderilmesine, kararın değerlendirilmesi ve infazı için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmasına karar verildi. Anayasa hükümlerini ihlal eden ve kendilerine verilen yetki sınırlarını hukuka aykırı olarak aşan ve hak ihlallerinin kabulü yönünde oy kullanan ilgili Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında gerekli işlemlerin yapılmasına karar verildi.
BU YEREL MAHKEMELERİN YÜKSEK MAHKEME KARARLARINA UYMAMALARININ VE SUÇ DUYURUSUNDA DOSYA AÇMALARININ YANINI AÇMAKTADIR: Anayasa’nın 153. maddesinde yer alan ‘Anayasa Mahkemesi kararları derhal Resmî Gazete’de yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organları, idari makamlar, gerçek ve tüzel kişiler açısından bağlayıcıdır’ şeklindeki açık hükme rağmen, 3. Ceza Kanunu’nun 3. Yargıtay Yargıtay bu kararı verdi. Türk Ceza Kanununun 257. maddesi kapsamında görevi kötüye kullanma, Türk Ceza Kanununun 109. maddesi kapsamında kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunu oluşturur. Hukuk devleti açısından da kaos yaratacak ve yerel mahkemelerin Yargıtay Dairesi kararlarına uymayarak suç duyurusunda bulunmasının önünü açacak.
3 BİN 255 AVUKAT İMZALANDI: İstanbul Barosu, Yargıtay 3. Ceza Dairesi Başkan ve üyelerinin güveni zedeleyen eylemleri nedeniyle gerekli cezai soruşturmanın başlatılması için Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’na suç duyurusunda bulundu. Yargıda hatalara neden oldu. Ayrıca suç duyurusunun bir örneği de gerekli disiplin soruşturması yapılmak üzere Yargıtay Yüksek Disiplin Kurulu ile Hakimler ve Savcılar Kurulu’na gönderildi. Bu hukuksuzluğa karşı birlikte durmak, yani hukuku birlikte savunmak amacıyla bu suç duyurusu tüm meslektaşlarımızın imzasına sunulmuştur. Bugün itibarıyla İstanbul Barosuna üye 3 bin 235 arkadaşımız suç duyurusunda bulundu ve bu imzalar bugün Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’na iletilecek.
BU DURUM AÇIKÇA SUÇTUR: Yine süreçte bazı basın organları, anayasa yargısını, onun hukuk sistemindeki işlevini ve konumunu hiçe sayan, anayasa yargısını itibarsızlaştırmayı amaçlayan açıklamalar ve suçlamalarda bulunmuş, Anayasa Mahkemesi üyeleri açıkça hedef alınmıştır. Bu durum Türk Ceza Kanunu’na göre açıkça suç teşkil etmektedir. Anayasanın ikinci maddesine göre Cumhuriyetimiz demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Hukukun üstünlüğü unsuru; Bu, hukukun devletin tüm organları üzerinde mutlak egemenliğini gerektirir ve yasa koyucu kendisini her zaman Anayasa’ya ve üstün hukuk kurallarına bağlı görür. Bu bağlamda yasa koyucunun yasal düzenleme yaparken takdir yetkisi sınırsız ve keyfi olmayıp, hukuk devleti unsurlarıyla sınırlıdır.
YARGI’NIN HAKEM DEĞİL, BAĞIMSIZ VE ETKİLİ OLMASI GEREKİYOR: Başka bir ifadeyle hukukun üstünlüğü, kuralların açık olduğu, kuralların ve yaptırımların bireyler açısından öngörülebilir olduğu bir durumdur. Yürütmenin beğenmediği bir karar olduğunda müdahale ettiği sistemde hukuki bir öngörülebilirlik ve kararlılık yoktur. Böyle bir durum, Anayasa’nın değişmez kararları arasında yer alan hukukun üstünlüğü anlayışını temelden sarsacaktır. Yargının tahkim değil, bağımsız ve tarafsız olması gerekiyor. İstanbul Barosu ve buradaki meslektaşlarımız adına siyasi iktidarı elinde bulunduranlara sesleniyoruz. “Yargıya müdahale etmeyi bırakın”